Samsun Üniversitesinde “Doğu İle Batı Arasında Mehmet Akif’in Medeniyet Algısını Yeniden Okumak” Konferansı Yapıldı

 

Samsun Üniversitesi’nde milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un kaleme aldığı ve ilk kez 17 Şubat 1921 yılında Sebilürreşad’da yayımlanan İstiklal Marşı’nın yazılışının ve resmen kabulünün 100. yılı nedeniyle 23 Kasım Salı günü “Doğu İle Batı Arasında Mehmet Akif’in Medeniyet Algısını Yeniden Okumak” başlıklı bir konferans gerçekleştirildi. Samsun Üniversitesi akademisyenleri ve öğrencilerinin katıldığı konferans, Rektör Danışmanı ve İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Beşirli’nin sunumu ile başladı.

 

Konuşmasına Mehmet Akif Ersoy’u tanıtarak başlayan Prof. Dr. Mehmet Beşirli, “Mehmet Akif Ersoy, 1873-1936 yılları arasını kapsayan 63 yıllık ömründe II. Abdülhamit dönemi, İttihat ve Terakki iktidarı, Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele dönemi ile modernleşme yolunda atılan adımlar gibi çok önemli gelişmelere şahitlik etmiştir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti’nin dağılması, işgaller ve kurtuluş çarelerinin arandığı dönemlerde kalemiyle, yazılarıyla, şiirleriyle ve vaazlarıyla yurdun çeşitli yerlerinde halka vaazlar vermiştir. Milli Mücadelenin en hassas dönemlerinde halkı haklı davasında ülkesini kurtarmaya davet etmiş, İslam’ın da bunu emrettiğini belirtmiştir”. Akif’in insan olarak da yalansız ve dolansız bir yaşam sürdüğünü belirten Beşirli, Mithat Cemal Kuntay’ın Akif için söylediği “Mehmet Akif, yalana başvurmadan hayatını baştan sona anlatabilecek ender kişilerden biridir,” sözünü de alıntılayarak, onun dürüst şahsiyetine vurgu yapmıştır.

 

Konuşmasının sonraki bölümlerinde “Medeniyet” kavramını açıklayarak sözlerini sürdüren Beşirli, “Medeniyet kavramı, XIX. yüzyıl Türk aydınlarının üzerinde önemle durduğu bir konudur. Osmanlı Devleti, XVIII. yüzyıldan itibaren Avrupalı Devletler karşısında giderek gerilemeye başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin ekonomik ve askeri alanda sorunlar yaşaması, Batılılaşma çabalarının ortaya çıkmasına zemin hazırlamıştır. Bu süreç içinde Batı medeniyetinin, Batı dışı medeniyetlere ve özellikle Müslümanlara karşı tutumu Osmanlı aydınlarında hoşnutsuzlukların doğmasına neden olmuştur. Osmanlı coğrafyasının bir kısmının bu Batılı ülkeler tarafından medeniyet gerekçe göstererek ele geçirilmesi, Batı tarzı medeniyet telakkisine karşı tepkilerin ortaya çıkmasına, alternatif tezler üretilmesine neden olmuş, çıkış çareleri, reçeteler düşünülmüştür. Mehmed Akif de Batı ve İslam medeniyeti karşılaştırması yapan ve Müslümanların düştüğü durumdan kurtulması için fikirleriyle çare arayan aydınlardan biri olmuştur” dedi.

Batı medeniyeti ve İslam medeniyeti kıyaslaması yaparak konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Beşirli, “Garp/Batı/Avrupa kelimesi, M. Âkif’in şiirlerinde bir zihniyeti, dini, Avrupa kıtasını ve medeniyetini temsil eder. Akif, Safahat’ta Batı Medeniyetini anlatmaya çalışırken Batı’nın çalışkanlığı, ilim ve teknik alanındaki üstünlüğü ve zenginliği gibi olumlu ilkeleri ön plana çıkarmıştır. Bunu da “Bakın mücâhid olan Garb’a şimdi bir kerre; Havâya hükmediyor, kâni’ olmuyor da yere.” mısralarıyla ifade etmiştir. Âkif; Batı medeniyetinin sadece ilim, fen ve sanatını almamız gerektiğini savunur. Buna karşılık asla Batı düşünce yapısını ve kültürel yaklaşımını tasvip etmez. Akif, kendi özümüzü muhafaza etmekle Avrupa’nın kültür tahakkümünden korunabileceğimizi düşünmüştür. “Yalnız İyi hâtırda tutun ettiğim ihtârı demin: Bütün edvâr-ı terakkîyi yarıp geçmek için. Kendi mâhiyyet-i rûhiyyeniz olsun kılavuz, Çünkü beyhûdedir ümmîd-i selâmet onsuz.” mısralarıyla  kendi kimliğimizi korumakla çıkış yolu bulunabileceğini ortaya koymuştur.”

Prof. Dr. Mehmet Beşirli, Akif’in, gelişme, kalkınma ve ilerleme konusunda Japonların örnek alınmasını tavsiye ettiğini ifade ederek, onun “Japonlar, Batı’nın yalnız fennini, ilmini almışlar, Batı’nın kültürel değerlerinden uzak durmuşlardır. Bizde ise tam tersi yapılmaktadır” sözünü alıntılayarak bizde ilerlemenin ve gelişmenin yanlış anlaşıldığını belirtmiştir.

Daha sonra Doğu/Şark/İslam Medeniyeti hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Beşirli, İslam Medeniyetinin “Tevhid İnancı” çerçevesinde geliştiğini, bunun da temelinde tüm unsurlar için, din, dil, ırk, etnik köken ve renk ayrımı gözetmeden erdemli bir toplum yaratmak olduğunu ifade etmiştir. İslam Medeniyetinde farklılık ve üstünlüğün hayır, rahmet, fazilet ve takvada olduğunu, zamanla İslam dünyasının yanlış yorumlarla sıkıntılı bir sürece girdiğini, yanlış kader ve tevekkül anlayışı, hurafe, cehalet, tembellik ile Müslümanların kötü durumlara düştüğünü, bu durumun Akif’in yazı, vaaz ve şiirlerinde açıkça belirtildiğini açıklamıştır. Müslümanların içine düştüğü hali Akif’in Şark adlı şiirde “…  Ne gördün, Şark’ı çok gezdin? diyorlar. Gördüğüm; yer yer, harap iller, serilmiş hânümanlar, başsız ümmetler;” ifadesiyle Akif’in açıkladığını, yine Akif’in kötü durumdan çıkış ve çare olarak da “Yeniden doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı, Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm’ı” mesajından sonra ilgiyle izlenen konferans sona erdi.

 

Öğrenci Destek Hattı