“Soykırımın 365. Günü” Paneli Üniversitemizde Gerçekleşti

Haberler - 07 Ekim 2024 Pts

Üniversitemiz tarafından düzenlenen ve İsrail’in Filistin’de yaptığı soykırımın farklı açılardan ele alınarak akademik bir bakış açısıyla değerlendirildiği  “Soykırımın 365. Günü” başlıklı panel, yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.  Üniversitemiz Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Talha Paşaoğlu’nun moderatörlüğünü yaptığı panelde, İlahiyat Fakültemiz Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muzaffer Barlak ve İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültemiz Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Gökçen konuşmacı olarak yer aldı.

Canik Kampüsü 100. Yıl Konferans Salonu’nda düzenlenen panele Üniversitemiz Rektör Yardımcıları; Prof. Dr. Ali Bilgin, Prof. Dr. Salih Kesgin, Prof. Dr. Selahattin Kaynak, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Kenan Çağan, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürümüz Prof. Dr. Cumhur Türk, akademik ve idari personel ile çok sayıda öğrenci katılım gösterdi.

 “İsrailoğulları’nın Varlığı Bir Hak Değil, Bir İddiadır”

Doç. Dr. Muzaffer Barlak Filistin’in tarihi ve dini önemi üzerinde durarak, bölgedeki hak mücadelesine ekseninde “Özgür Filistin” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.  Doç. Dr. Muzaffer Barlak, öncelikle İsrailoğulları’nın Filistin topraklarındaki varlığına ilişkin olarak tarih bilgileri katılımcılara göstererek şunları söyledi: “İsrailoğulları, Kenan diyarına Hz. Musa önderliğinde dönmüş ve bir dönem krallık kurmuşlardır. Ancak Babil Kralı II. Nabukadnezar’ın Filistin’i işgal etmesiyle büyük bir sürgün yaşamışlardır. Siyonistler bugün bu tarihi olayları kullanarak, kendilerine Arz-ı Mev’ud (Vaat Edilmiş Topraklar) adı altında hak iddia ediyorlar. Bu, siyasi bir projedir, dini bir gerçek değil.” Doç. Barlak, Arz-ı Mev’ud kavramının, Siyonist lider Theodor Herzl tarafından siyasallaştırıldığını belirterek, “Yahudilik ve Siyonizm birbirinden ayrılması gereken iki kavramdır. Ancak bugün, Siyonist olmayan Yahudiler dahi bu baskı sisteminin içine çekilmiştir. Siyonistlerin amacı, Kudüs’te Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa edip, sözde Davud Devleti’ni kurmaktır.” şeklinde konuştu.

“Filistin’de Barış, Ancak Müslümanların Yönetimiyle Mümkündür”

Barlak, İsrail’in Filistin’de yaptığı zulümlere dikkat çekerek şunları söyledi: “İsrail, Filistin’i işgal etmekle kalmıyor, orada bir soykırım gerçekleştiriyor. Yaklaşık 40 bin insan öldü; bunların çoğu bebek, çocuk ve sivildi. İsrail’in yaptığı zulüm, sadece Filistinlilere değil, aslında tüm Müslümanlara yöneliktir. Filistin’de yaşanan sınav, aslında tüm Müslümanların sınavıdır.” Doç. Barlak, Filistin’de barışın sağlanabilmesinin ancak Müslümanların bu topraklarda söz sahibi olmasıyla mümkün olacağını belirterek: “Tarih boyunca Filistin, sadece Müslümanların yönetimi altındayken barış içinde olmuştur. Osmanlı’nın bu topraklardaki 400 yıllık yönetimi bunun en güzel örneğidir. Bugün de bu huzurun yeniden sağlanması ancak Müslümanların burada söz sahibi olmasıyla gerçekleşebilir.” dedi.

“Müslümanlar Birbirlerine Kenetlenmeli ve Hakkı Savunmalı”

Doç. Barlak, Müslümanların bu süreçte ne yapmaları gerektiğine dair ise şu önerilerde bulundu: “Müslümanlar, bir duvarın tuğlaları gibi birbirlerine kenetlenmelidir. Peygamberimiz de buyuruyor: Bir kötülük gördüğünüzde elinizle, dilinizle ya da kalbinizle karşı durun. Filistin’de yaşanan bu zulüm karşısında hakkı savunmak, suskun kalmamak ve düşmanın silahıyla silahlanmak bizim sorumluluğumuzdur.” Doç. Dr. Mustafa Barlak, konuşmasının sonunda Müslümanların birlik olup mazlumların yanında yer almasının önemine değindi ve Müslümanların Filistin’deki mücadeleye maddi ve manevi destek sağlaması gerektiğini belirtti.

İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Gökçen, “Filistin’de Tarafsız Değiliz” başlıklı konuşmasında Filistin direnişinin tarihsel gelişimini ve dayanışma yollarını anlatarak direniş örgütlerinin yapısını detaylı bir şekilde açıklarken, küresel dayanışmanın önemine vurgu yaptı.

Filistin’de Direniş Hareketlerinin Evrimi

Filistin direniş hareketlerinin tarihsel gelişimi hakkında bilgi veren Doç. Dr. Gökçen: “El Fetih, 1950’lerin sonları 60’lı yılların başlarında Yasser Arafat liderliğinde kuruluyor. Özgür Filistin için hareket eden bir örgüt.” açıklamasında bulunarak 1993 Oslo Anlaşması’nın yarattığı dönüşüme de dikkat çekti.  Gökçen günümüzde sıkça gündemde olan Hamas’ın, aslında en son kurulan direniş hareketi olduğunu belirterek, “Sanki İsrail sadece Hamas’la çatışıyormuş gibi bir algı oluşuyor. Halbuki bir Filistin halkı var ve Filistin halkı salt olarak Hamas’tan oluşan bir örgüt değil.” ifadelerini kullandı.

“Filistin’e Destek Olmak İçin Neler Yapabiliriz”

Doç. Dr. Ahmet Gökçen, konuşmasının önemli bir bölümünü “ne yapabiliriz” sorusuna ayırarak, birlik ve dayanışmanın güçlendirilmesinden ekonomik boykot kampanyalarına, sivil toplum kuruluşlarına destekten sosyal medyada bilinçlendirme faaliyetlerine, eğitim ve farkındalık çalışmalarına kadar uzanan kapsamlı öneriler sundu. “Müslümanlar ayrıştıkça Siyonistler çok daha cesur olacaklardır.” diyen Gökçen, özellikle ekonomik boykotun önemine dikkat çekerek: “Siyonizmin en güçlü dayanağı ekonomik yapı. Bugün küresel kapitalist yapının büyük bir payını Siyonistler alıyor.” ifadelerini kullandı.

Filistin Tarafında Yer Almak, Mazlumun Yanında Yer Almaktır

Özellikle gençlere seslenerek sosyal medyanın etkili kullanımının önemine değinen Doç. Gökçen Ortalama 5-6 saatimizi telefonda harcıyoruz ve bu 5-6 saatin en az 4 saati sosyal medya platformlarında geçiyor. Mümkün olduğunca bilinçlendirme faaliyetlerini burada yürütelim.” çağrısında bulundu. Konuşmasını “tarafımız insanlık tarafı” vurgusuyla sonlandıran Gökçen, Filistin meselesinin sadece bölgesel değil, küresel bir mesele olduğunun altını çizerek “Filistin tarafında yer almak, sadece Filistin’i savunmak değil, bütün dünyada mazlumları savunmak anlamına geliyor.” diyerek sözlerini noktaladı. Etkinlik soru cevap kısmının ardından sona erdi.