‘Samsun Üniversitesi İki Yaşında: Sorumluluğun Çağrısı’

 

Üniversitede olan bizler kimiz? Neyi temsil ediyoruz? Kimi temsil ediyoruz? Sorumlu muyuz? Kimin için ve ne için? Fransız filozof Jacques Derrida üniversitelerin sorumluluğu ve bu sorumluluğu yerine getirme arasındaki ilişkiye bu sorular eşliğinde dikkat çeker. Samsun Üniversitesi olarak 18 Mayıs 2020’de ikinci yaşımıza girmenin heyecan ve sevincini yaşarken aynı zamanda bu soruları duyma, üzerine alma ve yanıt verme sorumluluğunu da hatırlıyoruz. Çünkü insanlık tarihinin en önemli dönüştürücü kurumlarının başında gelen üniversiteler sadece bilimsel bilginin üretildiği merkezler değil, aynı zamanda bulundukları bölgenin gelişip kalkınmasında da ciddi rol oynayan kurumlardır. Tarihsel sürece bakıldığında bu kurumların oldukça kilit roller oynadıkları ve bilhassa bilim adamlarının COVID-19’la mücadele süreci göz önünde tutulduğunda günümüzde de bu rollerini güçlü biçimde sürdürdükleri açıkça görülmektedir.

Üniversitelerin bugün öne çıkan rollerinden birisi, bilgiyi üretmek ve yaymakla beraber eleştirel düşünme kabiliyetiyle söz konusu bilgiyi toplumun acil ve öncelikli ihtiyaçları bağlamında ARGE alanına transfer ederek ürüne dönüştürmektir. Bu yönüyle üniversiteler ulusu eğitme sorumluluğunun ötesinde ulusal ihtiyaçlar noktasında buluş ve gelişmelere öncülük ederek ülkelerin gelişmesinde etkin rol oynayan kurumlardır. Bunun için de derinlemesine uzmanlaşmayı ve bilginin farklı disiplinler bağlamında analiz edilmesini önceleyen modern üniversite anlayışı, aynı zamanda elde edilen verilerin toplumun ihtiyaçlarıyla ilişkilendirilmesi gerektiğinin de altını çizmektedir. Nitekim Hintli bilge Tagore’un vurguladığı gibi “yükseköğretim sadece bize bilgi vermekle yetinmez aynı zamanda varoluşumuzla hayatımızı da uyumlu hale getirir”.

Günümüz internet çağında dahi üniversiteler sağlıklı ve güvenilir bilginin deposu olmaya devam etmektedir. Üniversiteler kütüphaneleri, Araştırma ve Uygulama Merkezleriyle bulundukları toplumların kültürel ve entelektüel gelişmesine katkı sunmaya devam etmektedir. Burada şu hususun altını önemle çizmek istiyorum: Kütüphaneleri bir kitap deposu olarak görmek son derece yanlıştır. Zira kütüphaneler sahip olduğu basılı veya çevrimiçi bilimsel yayınlar ve veri tabanlarıyla bir taraftan öğrenci, araştırmacı ve halka bilgiyi ulaştırırken diğer taraftan da bilgiyi organize ederek onun gelecek nesillere ulaşmasına da aracılık ederler.

Üniversiteler aynı zamanda bulundukları toplumları bilimsel bilgilerle buluşturan ve onları yönlendiren entelektüel kurumlardır. Üniversite hocaları ve araştırmacıları, sadece kendi bilimsel gelişimlerine odaklanmaz ve araştırmalarında elde ettikleri verileri öğrencileriyle buluşturmakla yetinmez, aynı zamanda söz konusu verileri uzman gözüyle analiz edip yorumlayarak toplumun hizmetine ve aydınlanmasına sunma sorumluluğuna sahiptir. Son birkaç aydır maruz kaldığımız COVID-19 salgını sürecinde Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan ve yaşanan gelişmeleri anbean değerlendirip hem politika yapıcılara yön gösteren hem de kamuoyuna güven, moral ve motivasyon veren “Bilim Kurulu” uygulaması, üniversitelerin bu görevinin öneminin en somut örneğidir. Üniversiteler sosyal medya ve çevrimiçi imkanlarla bilginin giderek daha fazla dolaşımda olduğu günümüz dünyasında bilgiyi üretme ve paydaşları olan öğrenciler üzerinden yayma işlevi yanında bilimsel tartışma programları, gazete köşe veya değerlendirme yazıları ve kamuoyuna yönelik etkinliklerle toplumla da buluşturmak zorundadır. Üniversiteler bu görevlerini layıkıyla ifa etmediklerinde örnekleri çokça görüldüğü üzere birlikte yaşama kültürümüze zarar veren bir bilgi karmaşası ortaya çıkabilmektedir.

Üniversiteler hem düzenledikleri ve katıldıkları uluslararası etkinlikler hem de sahip oldukları uluslararası uzman/öğretim elemanı ve öğrenci potansiyelleriyle uluslararası kurumlardır. Toplumların birbirleriyle en önemli temas ve iletişim noktası olan üniversiteler, araştırmacıları vasıtasıyla dünya ölçeğindeki bilimsel gelişmeleri yakından takip ederek toplumlarını kalkındırmakla yükümlü kurumlar olmak durumundadır. Üniversiteler bu fonksiyonlarını en iyi şekilde yerine getirebilmek için bir taraftan uluslararası değişim programlarını ve uluslararası proje ortaklıklarını daha çok teşvik ederken diğer taraftan da daha çok uluslararası akademik personel ve öğrenciye ev sahipliği yapmanın yollarını aramak durumundadır. Zira fikirlerin, verilerin ve bilginin uluslararası değişimiyle en fazla ilgilenmesi gereken ve bu sürece katkı sunması gereken kurumlar, üniversitelerdir.

Üniversiteler yaptıkları araştırmalar ve ürettikleri katma değerli bilgilerle hem yerel hem de mili ekonomilerin en önemli unsurudur. Üniversiteler bulundukları şehirlerin sadece sosyo-kültürel yaşamına değil aynı zamanda emlak ve benzeri alanlardaki yatırımlara kadar yerel ekonomisine de ciddi katkı sağlarlar. Ancak üniversiteler bu katkıyla yetinmeyerek ürettikleri bilgiyi kullanan teknoloji temelli endüstrileri de destekleyerek söz konusu bilginin katma değeri yüksek ürüne dönüşmesine de rehberlik etmek durumundadır. Nitekim bu amaç doğrultusunda ülkemizde son yıllarda bir taraftan tekno-kentler veya teknoloji bölgeleri kurulurken diğer taraftan da Yükseköğretim Kurulumuzun teşvikleriyle ve yol göstericiliğiyle Araştırma Üniversiteleri ile Bölgesel İhtisaslaşma Üniversiteleri şeklinde bir yapılanmaya gidilerek bu çaba sürekli teşvik edilmektedir.

Üniversiteler buraya kadar ifade ettiğimiz çok yönlü sorumluluk ve rollerini en iyi şekilde yerine getirebilmek için kamu kaynaklarını planlı, verimli ve sürdürülebilir bir şekilde kullanmak zorundadır. 18 Mayıs 2020 itibarıyla ikinci yaşını kutladığımız Samsun Üniversitesi, bünyesinde tüm bilim alanlarından fakültelerin olduğu bir üniversite olarak değil; YÖK Başkanı Sayın Prof. Dr. Yekta Saraç Hocanın “Yeni YÖK” konsepti bağlamında sıkça dile getirerek yaygınlaştırmaya çalıştığı belirli alanlarda ihtisaslaşmış bir araştırma üniversitesi modeli çerçevesinde kendisini yapılandırmaktadır. Üniversite yönetimi olarak üniversitemizi bu misyon çerçevesinde yapılandırmanın kamu kaynağının etkin kullanımı bakımından oldukça önemli ve tüm paydaşlar nezdinde son derece kıymetli olduğunu düşünmekteyiz. Bu bağlamda ilk yılımızda açtığımız toplam 23 bölüm/programda 2700 öğrenci ile eğitim-öğretim hayatına başlayan Samsun Üniversitesi 2020-2021 Eğitim-Öğretim yılında da ilave 5 programa da öğrenci alarak toplam 28 bölüm/program ile eğitim kapasitesini geliştirmiş olacaktır. Yine bu süreçte üniversitemiz yukarıda ifade ettiğimiz üzere kamuoyuna yönelik etkinliklerle bilgiyi toplumla buluşturmak için bir dizi Araştırma ve Uygulama Merkezleri hayata geçirmiştir. Bunlardan biri de üniversitemizin entelektüel kapasitesini ve Samsun şehrinin sosyal sorumluluk anlayışını bir araya getirmek maksadıyla kurduğumuz Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’dir (DÜSAM). Tefekküre dayalı düşünce geleneğini, modern ve yenilikçi bilimsel yöntemlerle gelecek kuşaklara aktarmayı kendisine amaç edinen bir entelektüel merkez olan DÜSAM kurulur kurulmaz hayata geçirdiği ancak COVID-19 salgını nedeniyle ara vermek zorunda kaldığı “Düşünce Atölyeleri” ile kendini öne çıkarmayı ve üniversitemizin şehirdeki sesi olmayı başarmıştır.

Yerelde Samsun’un genelde ülkemizin öncelikli ihtiyaçları doğrultusunda gelişimini sürdürmeyi ve yükselen bir değer olmayı hedefleyen üniversitemiz paydaşlarımızdan ve özellikle de kuruluşumuzdan itibaren üniversitemize ilgilerini esirgemeyen sanayici ve iş insanlarımızdan maddi ve manevi destek beklemektedir. Bu vesileyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda ilk adımın atıldığı şehrin adını taşıyan üniversitemizin kurulmasına öncülük eden siyasetçilerimize, bize destek olan tüm bürokratlarımıza, iş insanlarımıza, sivil toplum kuruluşlarımıza ve elbette değerli Samsun halkına; Üniversitem, akademik ve idari personelim ve öğrencilerimiz adına en kalbî muhabbetlerimle şükran ve minnetlerimi ifade ediyorum.

 

Prof. Dr. Mahmut AYDIN

Rektör

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öğrenci Destek Hattı